Çoğu zaman, hayatlarımızda istemediğimiz, deneyimlemekten hiç de hoşnut olmadığımız, haksızlığa uğradığımız, taciz edildiğimiz, kandırıldığımız, zorlandığımız, başkaları tarafından kontrol edildiğimiz, sınırlarımıza girildiği, terbiye edilmeye çalışıldığımız, talimatlar aldığımız, yargılandığımız gibi durumlar yaşayabiliriz.
İşte bu gibi durumlarda içimizde isyan, korku, öfke, keder, depresyon, umutsuzluk ve çaresizlik gibi olumsuz duygular kabarır ve özümüzden, kaynağımızdan ya da diğer adıyla merkezden uzaklaşırız. Dengemiz bozulur. Böyle durumlarda yeniden bağlanmak ve kaynağımız ile bir bütün olmak için bu duyguları yaratan düşüncelerimizi farkına varmak çok önemlidir. Çünkü bizim için yaşam enerjisine bağlı olmak demek kaynağa bağlılıktır. İçimizdeki güçten uzaklaştığımız zaman yaşam korku dolu bir deneyim haline gelebilir. İşte bu yüzden bizi kaynaktan, yaşam enerjimizden uzaklaştıran düşünceleri yakalamak ve korkularımız ile yüzleşmek kalbimizin atması kadar önemlidir. Benim deneyimime göre bedenimizin kalbe, canlı olduğumuzu hissetmememizin ise farkındalık ve yüksek bilince bağlı olmamıza ihtiyacı vardır. Yoksa kalp olmaz ise beden ölür, yüksek bilince bağ olmaz isek farkındalık ölür. Farkındalığın olmadığı yerde ise zihnimizde yer alan öğrenilmiş programlarımız çalışır. O zaman biz kimin hayatını yaşıyoruz?
Son günlerde seçimde alınan sonuçtan memnun olmayan milyonlarca insan var ülkemizde. Pek çok insan hayal kırıklığı, umutsuzluk ve gelecek korkusu yaşadı ve yaşıyor. Beklentilerimizin olmadığı veya ani bir kayıp yaşadığımız, hastalık, yakın ölümü, işsizlik, ekonomik kaygı deneyimlediğimiz, geçmişten hatırlamak istemediğimiz kötü bir anı aklımıza geldiği zamanlar olduğu gibi benzer pek çok durumlarda, düşüncelerimiz aynı anda birkaç yöne dağılır ve merkezden, yuvadan uzaklaşırız. Merkezden uzaklaşmak demek huzurdan, güvenden ve sevgiden uzaklaşmamız anlamına gelir. ……